Kedi Kültür Sanat Merkezi
Menderes
Nehrinin zehir taşıdığını, Marmara’da canlı yaşamın tükenmek üzere olduğunu,
Anadolu halkının tarlalarını bırakıp kentlere doluştuğunu, HES’lerin getirdiği
felaketi, Türkiye’de tarımın ülkeyi dışarıya mahkûm eden bir düzeye
gerilediğini, köyüne dönmeyen halkın milyonlarcasının kentlerde iş aradığını
gazeteler yazıp okudukça eminim sizin de benim gibi içinizi bir umutsuzluk
kaplıyor. Hele günümüzde büyük
kentlerdeki gökdelenlerin ve alışveriş merkezlerinin bolluğu gelişmişliğin
simgesi sayılmıyor mu! Büsbütün
çıldırıyorum.
Böyle gazete
haberlerini okudukça kendinizi sorular sormaya, bir şeyler yapmak için çözüm
arayışları içine girmeye başlıyorsunuz. Hele Türk toplumu bütün uluslararası
önemli istatistiklerde gerilerden geliyorsa, eğitimde sekseninci, sanayi
üretiminde, toplumsal gelişmede, demokraside gelişmiş ülkeler arasına
giremiyorsa çağa yetişmekte zorlanmasının nedenlerini düşünmekten kendinizi
anlamıyorsunuz.
Hepimiz daha
iyi bir dünya düşleyen insanlarız. Yaşam
çok yönlülüğüyle, değişiklerden yana tüm zenginliğiyle ancak kültür ve sanatın
içinde yer alır. Bize dünyadan ve
insandan umut kesmemeyi söyleyen kültür ve sanat en umutsuz anlarımızda bize
umudun şarkısını söyler. İçinde
bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun, güncel olayların dar kalıplarından
çıkabilmek, yaşadığımız çağı, insanın binlerce yıldır sürüp gelen uygarlık
mücadelesinde insan olmayı, insan kalabilmeyi öğretir. Günler, gelir geçer; kalıcı olan insanlık ve
değerlerimizdir.
Ben böyle
umutsuzluğa düştüğüm zamanlarda sanata ve kültüre daha çok tutunurum. Çağı
yakalamanın özünde bilinçlenmenin, kültürlenmenin yattığını bilirim. Evrensel
kültürün varlığını, çağdaş kültür ortaklığının, insanlar arasında, en önemli
birleştirici temellerinden biri olduğunun bilincini taşıyorum. Çünkü kültür
diye adlandırdığımız şey bizi biz yapan, bizi insan yapan, yaşanmışlıklarımızın
toplamı.
İnsanın
etrafında sanat ve kültürün konuşulması beni umutlandırır. Şehirlilik bir arada
yaşamak değildir sadece, aynı zamanda bir düşünce üretme merkezidir. Kültürel etkinliklerin gerçekleştiği
ortamların olması yaşamımızı daha da güzelleştirir. Henüz alınacak yollar
bitmedi, içine kapanık ve dış dünyaya ilgi duymayan ortaçağ yaşantısı hissini
üzerimize bir giysi gibi taşımayı hiç birimiz istemiyoruz.
Benim ve
benim gibi düşünen pek çok insan gibi, İzmir’in kent kültürüne hizmet eden bir
kültür sanat merkezinden, Kedi Kültür Sanat Merkezi’nden söz etmek istiyorum.
Orayı size şöyle tanıtabilirim. Kedi
Kültür Sanat çoğu kişi için bir ev. Bir
sığınak. Bir düşünce üretme merkezi. Günlük hayatın keşmekeşinden kaçıp
kendinizi rahat hissedeceğiniz özel bir mekân.
Sizi bekleyen, size kapıları açan bu mekân kendinizi tamamlayacağınız,
kendinizi bir bütün hissedebileceğiniz, sizin önemli bir parçanız olacak.
Bu ay size
Güniz Gürsoy Can’la yaptığımız söyleşiyi sayfalarımıza taşıyoruz.
Bize kendini tanıtır mısın? Kedi Kültür Sanat’ı açmana yönelmen nasıl oldu?
İzmir
Amerikan Kız Kolejini 1974 bitirdikten sonra Ege Üniversitesi İktisadi Ticari
Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümünden mezun oldum. Evliyim. Deniz isminde bir
kızım var.
16 yaşından beri çalışma hayatının içindeyim. Önceleri babamla birlikte, daha sonra eşim Cengiz’le ticaret ve ithalat şirketlerimizde çalıştım. Kedi Kültür'ün bulunduğu binada kiracımız çıkınca farklı bir iş olan galericiliği gerçekleştirmek istedik. Ben biraz yapım gereği farklı şeyler de denemek istedim. Daha önce dernek çalışmalarından atölyeler ve organizasyonlar bana ilginç geliyordu. Bu nedenle Kedi Kültür Sanat Merkezi'ni kurduk.
16 yaşından beri çalışma hayatının içindeyim. Önceleri babamla birlikte, daha sonra eşim Cengiz’le ticaret ve ithalat şirketlerimizde çalıştım. Kedi Kültür'ün bulunduğu binada kiracımız çıkınca farklı bir iş olan galericiliği gerçekleştirmek istedik. Ben biraz yapım gereği farklı şeyler de denemek istedim. Daha önce dernek çalışmalarından atölyeler ve organizasyonlar bana ilginç geliyordu. Bu nedenle Kedi Kültür Sanat Merkezi'ni kurduk.
Ailenizin kültüre olan yakınlığından söz
edelim isterseniz. Babanız Murat Gürsoy İzmir'in ticaret yaşamında önemli bir isim
olmasının yanında çok değerli inceleme kitaplarına imza attı. Kardeşiniz, Müge Gürsoy İstanbul'da Metis
Yayınlarının kurucusu ve yöneticisi.
Bu aile çevresindeki, ilk etkilenmelere dönelim isterseniz. Bu aile ortamı sizi nasıl şekillendirdi?
Bu aile çevresindeki, ilk etkilenmelere dönelim isterseniz. Bu aile ortamı sizi nasıl şekillendirdi?
Babamla uzun
yıllar birlikte çalıştığım için ondan çalışma disiplinini ve yaptığım işte en
iyisi olmak için çok çalışmayı öğrendim. Evde daima kitap okuyan anne ve
babamız da eminim kardeşim Müge’nin ve benim kitaplarla olan yakınlığımızı ve
duygu bağımızı etkilemiştir. Fakat beni yetişme çağında en çok etkileyen okul
ortamı, İzmir Amerikan Koleji'ndeki öğretmenlerim, okulun binlerce kitap dolu
kütüphanesi olmuştur. İngilizce ve Türkçe kitapları okuyup derslerde tartışmak,
okulda drama kulübünde ve koroda sahneye çıkmak, çeşitli sosyal etkinlikler,
beni kültür açısından bu günlere hazırladı diye düşünüyorum. Resim öğretmenim
Aysel Çırpanlı da resmi sevmemi sağlayan ve daha sonra destekleriyle Kedi
Kültür Sanat Merkez’ini açmama yardımcı olan kişidir. Ailemle yaptığımız
seyahatlerde küçük yaşlardan itibaren yaptığımız galeri ve müze ziyaretleri ve
klasik müzik konserleri de mutlaka sanata olan yakınlığımın gelişmesine katkı
sağlamıştır. Sadece plastik sanatlara değil, tiyatro, opera, modern danslar,
bale gibi sahne sanatlarına da düşkünüm. Sanatın bütün dalları beni kendine
çeker.
Babandan söz edelim istersen. Onu bize tanıtır mısın?
Babam Melih
Gürsoy 1946 yılında 2.Dünya Savaşı biter bitmez makine mühendisi olarak
Amerika’ya
gitmiş Teksas Üniversitesi'ne o zamanlar Türkiye'de henüz bilinmeyen
"soğutma tekniği" ni öğrenmek üzere kaydolmuş. 1949'da Türkiye'ye döndüğünde
önce Ankara'da İller Bankası'nda, daha sonra Et ve Balık Kurumu'nda çalışmış;
bu kurumda 16 fabrikanın montajlarını tamamlamış. 1955-60 yılları arasında
Alsancak Silosu yapımında kontrol mühendisliği yaparken bir yandan da proje ve
teknik danışmanlık çalışmalarını sürdürmüş. Daha sonra sırasıyla 1963 yılında
Olgu Teknik Ticaret Şt, 1968'de Maksaş Makina Sanayi fabrikası, 1975'te Santur
Dış Ticaret Şt, 1978'de Kompaş A.Ş, 1980'de Enka İzmir İhracat firmasını ve
80'li yıllarda ikinci fabrikası Pnöso'yu kurdu.
Aynı
yıllarda İzmir Sanayici İhracatçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı, EGEV
Yönetim Kurulu ikinci başkanlığı, Ticaret Odası, Sanayi Odası, İktisadi
Kalkınma Vakfı, Türk Sevk ve İdare Derneği yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu.
İzmir'de 28 yıl boyunca Pakistan Fahri Konsolosu olarak görev yaptı. Uzun
yıllar Yeni Asır ve Gözlem gibi gazetelerde köşe yazıları yayınlandı.
Babam, Melih
Gürsoy’un yazmış olduğu kitaplar şöyle: Dünyadaki Büyük Ekonomik Krizler ve Türkiye
Ekonomisinde Etkileri – 1989; Hava Kompresörleri ve Basınçlı Hava Tekniği
– 1991; Tarihi, Ekonomisi ve İnsanları
ile Bizim İzmirimiz – 1993; Bir
İşadamının Köşe Yazıları – 1994; Havanda
Su Dövüyoruz – 1996; İzmir Mozaiğinde
Yapı Taşları - 1999
İşkolik, Roman – 2007; Ekonomik
ve Finansal Krizler – 2009; Bir Ömür
Böyle Geçti - 2012
Son olarak
1993 yılında yazdığı Bizim İzmirimiz
kitabını 2013 yılında İngilizceye çevirerek Expo için yabancı heyetlere tanıtım
amacıyla verilmek üzere İzmir Valiliğine ve İzmir Belediyesine hediye etti.
Kedi Kültür Sanat İzmir kent kültürü açısından kent kültürünü, tarihini ve belleğine geliştirme ve önünü açma gibi bir misyon edindi kendine. Resmi tarihin dışında bir şey, toplumun kültürel belleğini oluşturma. Bence en önemli işlevlerinden biri bu. Kültür ve sanatı solumanın keyfi. Bu konuda neler söylemek istersin?
Biz eşim
Cengiz ile birlikte Kedi Kültür'ü kurarken başlıca amacımız İzmir'in kültür ve
sanat hayatı için bir katkı sağlamak, değerli sanatçıların eserlerini
sergileyerek İzmirlilerin görmesine imkân sağlamak, İzmirli amatör ve profesyonel
sanatçıların çalışmalarını sergilemeleri ve paylaşmaları için onlara bir mekân
sağlamak, sanat sohbetleri ve atölye çalışmaları için bir ortam oluşturmak
olmuştur. Sanatseverlerin, gençlerin, çocukları ile birlikte ailelerin sanatla
iç içe olmalarını istedik. Bu amaçla kapılarımızı tüm İzmirlilere açmak
istedik. İzmirliler de bize sevgiyle yaklaştılar. Bu nedenle çok mutluyuz.
Ayda bir gerçekleştirdiğiniz sanat söyleşileriniz hangi konuları
kapsıyor?
Ayda bir
Sanat ve Tasarım Konuşmaları adı altında etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Bu
etkinliklerimizde Namık Kuyumcu, Halim Yazıcı, Cengiz Keskiner gibi
konuşmacılarımız oldu. Sanat sohbetlerimizde ressam Hasan Rastgeldi, Süleyman
Saim Tekcan, Oktay Anılanmert, Bedri Karayağmurlar, seramik sanatçıları Bingül
Başarır ve Tüzüm Kızılcan, Fotoğraf sanatçıları Yusuf Tuvi ve Ahmet İmançer
gibi sanatçıları ağırladık.
Ayda bir
yazar, çevirmen, edebiyatçı misafirlerimiz, konuşmacılarımız da oluyor.
Edebiyat sohbetlerimizde Murathan Mungan, Ömer Türkeş, Ahmet Sipahioğlu, Roza Hakmen, Sara Pardo misafirimiz oldu. Raşel Rakella Asal'ın "Şu Bizim Gül Sokak" ve "Cecille" kitaplarını kitap kulübünde okuduk, tartıştık ve kendisini konuşmacı olarak ağırladık.
Edebiyat sohbetlerimizde Murathan Mungan, Ömer Türkeş, Ahmet Sipahioğlu, Roza Hakmen, Sara Pardo misafirimiz oldu. Raşel Rakella Asal'ın "Şu Bizim Gül Sokak" ve "Cecille" kitaplarını kitap kulübünde okuduk, tartıştık ve kendisini konuşmacı olarak ağırladık.
Sanatçılar dünyasında yaşamak ve
onları tanımak nasıl bir duygu?
Sanatçılar
toplumu ileriye taşıyor. Dört sene içinde çok değerli sanatçılarla tanışma,
birlikte bir şeyler yapma şansımız oldu. Kendimizi onlar sayesinde geliştirdik,
yenilendik, hayatımız çok zenginleşti. Kendimizi çok şanslı hissediyoruz.
İzmir'in sanat ve kültür alanında
bir boşluğu doldurdun. Sence İzmir kent kültürüne başka ne gibi değerler
kazandırılabilir?
İzmir’de
sanat ve kültür alanında yapılan pek çok şey var. Bence geliştirilmesi gereken
konu katılımı sağlamak. Toplumun farklı kesimlerinin gerek belediye, gerek
üniversiteler, gerek özel kuruluşlar ile dernekler ve vakıfların
gerçekleştirdiği etkinliklerin daha fazla içinde olması gerekir. Bizim
sergilerimizi üniversite öğrencileri de, ilkokullardan da, ana okullarından da
ziyaret ediyorlar. Sanat severler de sanatçılar da ziyaretimize geliyor,
etkinliklerimize katılıyor. İzmir halkının sanata ve kültüre değer vermediğini
söyleyemeyiz. Yapılması gereken farklı kesimlerin ulaşabileceği etkinlikleri
İzmir’e yaymak ve bunların duyurulmasını sağlamak bence. Bence iletişim ve
duyuru konusunda eksikliler var. Yapılanlara gazetelerde, dergilerde daha fazla
yer verilmeli. Yayınlar da biraz yetersiz kalıyor. İzmir Life çok güzel bir
misyonu yerine getiriyor. Kültür sanat alanında saygı duyulacak, içerikli bir
dergi. Bunu herkesin takdir ettiğini düşünüyorum. Böyle dergileri yaşatmak için
gayret etmeliyiz. Daha pek çokları olmalı. Entelektüel alanda bir boşluk
olduğunu düşünüyorum. İzmir’de dayanışma olmalı, insanlar bir şeyler yapmak
isteyenlere biraz daha destek vermeye istekli olmalı diye düşünüyorum. Birlikte
çalışarak, aynı alanda çalışan, aynı amaç için çalışan insanların birbirlerine
destek olmaları kent kültürünü geliştirir ve kenti ileriye taşır.
Bu kentte yaşamak, bu kentle yüzleşmek, bir aydın olarak sana nasılbir etki yapıyor?
İzmir aydınlık
bir kent. Ben üniversite üçüncü sınıftan itibaren üç yıl İstanbul’da yaşadığım
süre dışında hep İzmir’de yaşadım. İzmir'i çok seviyorum. Burada çok mutluyum.
Başka bir yerde mutlu olabileceğimi sanmıyorum. Beğenmediğim, eksik bulduğum,
değiştirilmesi gerektiğini düşündüğüm pek çok şey var. Ama ben söylenmekten
ziyade yapmayı seven bir insanım. Değiştirebileceğimi düşündüğüm şeyler için
elimden geleni yaparım. Kentin pozitif bir enerjisi olduğunu düşünüyorum.
İstanbul gibi mega kentlerden farklı olarak İzmirli hayatı hırslardan arınmış
bir şekilde yaşıyor. Zaten gençlerin okumak ve çalışmak için İzmir dışına
gitmelerinin sebebi bence bu. Onlar daha fazlasını istiyor. Gençlik hayallerin
peşinden gitme zamanı. Onları anlıyorum ve hak veriyorum. Ama ben stressiz bir
hayat istiyorum. Bu tabii ki Türkiye gibi bir ülkede mümkün değil ama sanat
insana bir kaçış alanı sağlıyor. Kendinize bir sığınak yaratıyorsunuz. Biz Kedi
Kültür'de bir hayal dünyası kurduk. Sanatın güzellikleri ile dolu dolu
yaşıyoruz. Güzellikleri paylaşıyoruz, kendimizi geliştiriyoruz. Etrafımızda hep
gülen yüzler var. Bu da çok güzel bir şey.
Yaptığın etkinliklerden söz eder misin?
Kedi Kültür
Sanat Merkezi'nde çocuklar için ve yetişkinler için resim atölyeleri var.
Ayrıca Güzel Sanatlara hazırlık kursları veren 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi mezunu bir hocamız da bizimle çalışıyor. Fotoğraf Atölyesi'nde
uluslararası fotoğraf sanatçısı Yusuf Tuvi 5 haftalık çalışma ile fotoğraf
sanatının inceliklerini öğretiyor. Yemek atölyemizde Şef Gökçen Yıldırım dünya
mutfaklarından değişik yemeklerin yapılışını öğretiyor. Bunun yanı sıra İkbal
Erkal ile Girit yemekleri yapıyoruz. İkbal Erkal pasta atölyemizin de hocası. Diksiyon,
Genel Kültür ve Sözcük Üretimi Atölyesinde TRT'nin usta hocalarından
"Hocaların Hocası Günay Oğuz" ile beş haftalık çalışmalar yapıyoruz.
Kedi Kitap Kulübü'nde on beş günde bir seçerek okuduğumuz bir kitabın üzerinde
tartışıyoruz.
Ekonomi ve
Yaşar Üniversitelerinde Görsel Tasarım eğitimi veren Nail Özlüsoylu ile
Cumartesi günleri yaptığımız "Art & Design Studio" da Yaratıcılık
ve Deneysel Tasarım, Marka ve Tasarım, Yaratıcılık ve Deneysel Sanat, Güncel
Sanat ve Uygulama Alanları, Yaratıcılık ve Deneysel Fotoğraf, Yaratıcılık ve
Deneysel Video Art, Fotoğraf Okuma Atölyesi (Göstergebilim) çalışmaları
yapmaktayız.
Güniz Can
Gürsoy’la konuşurken ruhum dinlendi, bir tür coşkunluk yaşadım. İyi ki Güniz gibi yaşamımıza ve yaşadığımız
kente anlam katmak isteyen girişimci insanlar var!
Raşel Rakella Asal
20 Ocak. 2014