5 Nisan 2014 Cumartesi

ÇAĞDAŞ KÜLTÜRÜN İZİNDE BİR SANAT MERKEZİ


Kedi Kültür Sanat Merkezi

  

Menderes Nehrinin zehir taşıdığını, Marmara’da canlı yaşamın tükenmek üzere olduğunu, Anadolu halkının tarlalarını bırakıp kentlere doluştuğunu, HES’lerin getirdiği felaketi, Türkiye’de tarımın ülkeyi dışarıya mahkûm eden bir düzeye gerilediğini, köyüne dönmeyen halkın milyonlarcasının kentlerde iş aradığını gazeteler yazıp okudukça eminim sizin de benim gibi içinizi bir umutsuzluk kaplıyor.  Hele günümüzde büyük kentlerdeki gökdelenlerin ve alışveriş merkezlerinin bolluğu gelişmişliğin simgesi sayılmıyor mu!  Büsbütün çıldırıyorum.

Böyle gazete haberlerini okudukça kendinizi sorular sormaya, bir şeyler yapmak için çözüm arayışları içine girmeye başlıyorsunuz. Hele Türk toplumu bütün uluslararası önemli istatistiklerde gerilerden geliyorsa, eğitimde sekseninci, sanayi üretiminde, toplumsal gelişmede, demokraside gelişmiş ülkeler arasına giremiyorsa çağa yetişmekte zorlanmasının nedenlerini düşünmekten kendinizi anlamıyorsunuz.

Hepimiz daha iyi bir dünya düşleyen insanlarız.  Yaşam çok yönlülüğüyle, değişiklerden yana tüm zenginliğiyle ancak kültür ve sanatın içinde yer alır.  Bize dünyadan ve insandan umut kesmemeyi söyleyen kültür ve sanat en umutsuz anlarımızda bize umudun şarkısını söyler.  İçinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun, güncel olayların dar kalıplarından çıkabilmek, yaşadığımız çağı, insanın binlerce yıldır sürüp gelen uygarlık mücadelesinde insan olmayı, insan kalabilmeyi öğretir.  Günler, gelir geçer; kalıcı olan insanlık ve değerlerimizdir.

Ben böyle umutsuzluğa düştüğüm zamanlarda sanata ve kültüre daha çok tutunurum. Çağı yakalamanın özünde bilinçlenmenin, kültürlenmenin yattığını bilirim. Evrensel kültürün varlığını, çağdaş kültür ortaklığının, insanlar arasında, en önemli birleştirici temellerinden biri olduğunun bilincini taşıyorum. Çünkü kültür diye adlandırdığımız şey bizi biz yapan, bizi insan yapan, yaşanmışlıklarımızın toplamı.

İnsanın etrafında sanat ve kültürün konuşulması beni umutlandırır. Şehirlilik bir arada yaşamak değildir sadece, aynı zamanda bir düşünce üretme merkezidir.  Kültürel etkinliklerin gerçekleştiği ortamların olması yaşamımızı daha da güzelleştirir. Henüz alınacak yollar bitmedi, içine kapanık ve dış dünyaya ilgi duymayan ortaçağ yaşantısı hissini üzerimize bir giysi gibi taşımayı hiç birimiz istemiyoruz.

Benim ve benim gibi düşünen pek çok insan gibi, İzmir’in kent kültürüne hizmet eden bir kültür sanat merkezinden, Kedi Kültür Sanat Merkezi’nden söz etmek istiyorum. Orayı size şöyle tanıtabilirim.  Kedi Kültür Sanat çoğu kişi için bir ev.  Bir sığınak. Bir düşünce üretme merkezi. Günlük hayatın keşmekeşinden kaçıp kendinizi rahat hissedeceğiniz özel bir mekân.  Sizi bekleyen, size kapıları açan bu mekân kendinizi tamamlayacağınız, kendinizi bir bütün hissedebileceğiniz, sizin önemli bir parçanız olacak.

Bu ay size Güniz Gürsoy Can’la yaptığımız söyleşiyi sayfalarımıza taşıyoruz.



Bize kendini tanıtır mısın? Kedi Kültür Sanat’ı açmana yönelmen nasıl oldu?


İzmir Amerikan Kız Kolejini 1974 bitirdikten sonra Ege Üniversitesi İktisadi Ticari Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümünden mezun oldum. Evliyim. Deniz isminde bir kızım var.
16 yaşından beri çalışma hayatının içindeyim. Önceleri babamla birlikte, daha sonra eşim Cengiz’le ticaret ve ithalat şirketlerimizde çalıştım. Kedi Kültür'ün bulunduğu binada kiracımız çıkınca farklı bir iş olan galericiliği gerçekleştirmek istedik. Ben biraz yapım gereği farklı şeyler de denemek istedim. Daha önce dernek çalışmalarından atölyeler ve organizasyonlar bana ilginç geliyordu. Bu nedenle Kedi Kültür Sanat Merkezi'ni kurduk.


Ailenizin kültüre olan yakınlığından söz edelim isterseniz. Babanız Murat Gürsoy İzmir'in ticaret yaşamında önemli bir isim olmasının yanında çok değerli inceleme kitaplarına imza attı.  Kardeşiniz, Müge Gürsoy İstanbul'da Metis Yayınlarının kurucusu ve yöneticisi.
Bu aile çevresindeki, ilk etkilenmelere dönelim isterseniz. Bu aile ortamı sizi nasıl şekillendirdi?

Babamla uzun yıllar birlikte çalıştığım için ondan çalışma disiplinini ve yaptığım işte en iyisi olmak için çok çalışmayı öğrendim. Evde daima kitap okuyan anne ve babamız da eminim kardeşim Müge’nin ve benim kitaplarla olan yakınlığımızı ve duygu bağımızı etkilemiştir. Fakat beni yetişme çağında en çok etkileyen okul ortamı, İzmir Amerikan Koleji'ndeki öğretmenlerim, okulun binlerce kitap dolu kütüphanesi olmuştur. İngilizce ve Türkçe kitapları okuyup derslerde tartışmak, okulda drama kulübünde ve koroda sahneye çıkmak, çeşitli sosyal etkinlikler, beni kültür açısından bu günlere hazırladı diye düşünüyorum. Resim öğretmenim Aysel Çırpanlı da resmi sevmemi sağlayan ve daha sonra destekleriyle Kedi Kültür Sanat Merkez’ini açmama yardımcı olan kişidir. Ailemle yaptığımız seyahatlerde küçük yaşlardan itibaren yaptığımız galeri ve müze ziyaretleri ve klasik müzik konserleri de mutlaka sanata olan yakınlığımın gelişmesine katkı sağlamıştır. Sadece plastik sanatlara değil, tiyatro, opera, modern danslar, bale gibi sahne sanatlarına da düşkünüm. Sanatın bütün dalları beni kendine çeker.

Babandan söz edelim istersen.  Onu bize tanıtır mısın?

Babam Melih Gürsoy 1946 yılında 2.Dünya Savaşı biter bitmez makine mühendisi olarak
Amerika’ya gitmiş Teksas Üniversitesi'ne o zamanlar Türkiye'de henüz bilinmeyen "soğutma tekniği" ni öğrenmek üzere kaydolmuş. 1949'da Türkiye'ye döndüğünde önce Ankara'da İller Bankası'nda, daha sonra Et ve Balık Kurumu'nda çalışmış; bu kurumda 16 fabrikanın montajlarını tamamlamış. 1955-60 yılları arasında Alsancak Silosu yapımında kontrol mühendisliği yaparken bir yandan da proje ve teknik danışmanlık çalışmalarını sürdürmüş. Daha sonra sırasıyla 1963 yılında Olgu Teknik Ticaret Şt, 1968'de Maksaş Makina Sanayi fabrikası, 1975'te Santur Dış Ticaret Şt, 1978'de Kompaş A.Ş, 1980'de Enka İzmir İhracat firmasını ve 80'li yıllarda ikinci fabrikası Pnöso'yu kurdu.

Aynı yıllarda İzmir Sanayici İhracatçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı, EGEV Yönetim Kurulu ikinci başkanlığı, Ticaret Odası, Sanayi Odası, İktisadi Kalkınma Vakfı, Türk Sevk ve İdare Derneği yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu. İzmir'de 28 yıl boyunca Pakistan Fahri Konsolosu olarak görev yaptı. Uzun yıllar Yeni Asır ve Gözlem gibi gazetelerde köşe yazıları yayınlandı.

Babam, Melih Gürsoy’un yazmış olduğu kitaplar şöyle:  Dünyadaki Büyük Ekonomik Krizler ve Türkiye Ekonomisinde Etkileri – 1989;  Hava Kompresörleri ve Basınçlı Hava Tekniği – 1991; Tarihi, Ekonomisi ve İnsanları ile Bizim İzmirimiz – 1993; Bir İşadamının Köşe Yazıları – 1994; Havanda Su Dövüyoruz – 1996; İzmir Mozaiğinde Yapı Taşları - 1999
İşkolik, Roman – 2007; Ekonomik ve Finansal Krizler – 2009; Bir Ömür Böyle Geçti - 2012

Son olarak 1993 yılında yazdığı Bizim İzmirimiz kitabını 2013 yılında İngilizceye çevirerek Expo için yabancı heyetlere tanıtım amacıyla verilmek üzere İzmir Valiliğine ve İzmir Belediyesine hediye etti.

Kedi Kültür Sanat İzmir kent kültürü açısından kent kültürünü, tarihini ve belleğine geliştirme ve önünü açma gibi bir misyon edindi kendine. Resmi tarihin dışında bir şey, toplumun kültürel belleğini oluşturma. Bence en önemli işlevlerinden biri bu. Kültür ve sanatı solumanın keyfi. Bu konuda neler söylemek istersin?

Biz eşim Cengiz ile birlikte Kedi Kültür'ü kurarken başlıca amacımız İzmir'in kültür ve sanat hayatı için bir katkı sağlamak, değerli sanatçıların eserlerini sergileyerek İzmirlilerin görmesine imkân sağlamak, İzmirli amatör ve profesyonel sanatçıların çalışmalarını sergilemeleri ve paylaşmaları için onlara bir mekân sağlamak, sanat sohbetleri ve atölye çalışmaları için bir ortam oluşturmak olmuştur. Sanatseverlerin, gençlerin, çocukları ile birlikte ailelerin sanatla iç içe olmalarını istedik. Bu amaçla kapılarımızı tüm İzmirlilere açmak istedik. İzmirliler de bize sevgiyle yaklaştılar. Bu nedenle çok mutluyuz.

Ayda bir gerçekleştirdiğiniz sanat söyleşileriniz hangi konuları kapsıyor?
Ayda bir Sanat ve Tasarım Konuşmaları adı altında etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Bu etkinliklerimizde Namık Kuyumcu, Halim Yazıcı, Cengiz Keskiner gibi konuşmacılarımız oldu. Sanat sohbetlerimizde ressam Hasan Rastgeldi, Süleyman Saim Tekcan, Oktay Anılanmert, Bedri Karayağmurlar, seramik sanatçıları Bingül Başarır ve Tüzüm Kızılcan, Fotoğraf sanatçıları Yusuf Tuvi ve Ahmet İmançer gibi sanatçıları ağırladık.
Ayda bir yazar, çevirmen, edebiyatçı misafirlerimiz, konuşmacılarımız da oluyor.
Edebiyat sohbetlerimizde Murathan Mungan, Ömer Türkeş, Ahmet Sipahioğlu, Roza Hakmen, Sara Pardo misafirimiz oldu.  Raşel Rakella Asal'ın  "Şu Bizim Gül Sokak" ve "Cecille" kitaplarını kitap kulübünde okuduk, tartıştık ve kendisini konuşmacı olarak ağırladık.


Sanatçılar dünyasında yaşamak ve onları tanımak nasıl bir duygu?

Sanatçılar toplumu ileriye taşıyor. Dört sene içinde çok değerli sanatçılarla tanışma, birlikte bir şeyler yapma şansımız oldu. Kendimizi onlar sayesinde geliştirdik, yenilendik, hayatımız çok zenginleşti. Kendimizi çok şanslı hissediyoruz.

İzmir'in sanat ve kültür alanında bir boşluğu doldurdun. Sence İzmir kent kültürüne başka ne gibi değerler kazandırılabilir?

İzmir’de sanat ve kültür alanında yapılan pek çok şey var. Bence geliştirilmesi gereken konu katılımı sağlamak. Toplumun farklı kesimlerinin gerek belediye, gerek üniversiteler, gerek özel kuruluşlar ile dernekler ve vakıfların gerçekleştirdiği etkinliklerin daha fazla içinde olması gerekir. Bizim sergilerimizi üniversite öğrencileri de, ilkokullardan da, ana okullarından da ziyaret ediyorlar. Sanat severler de sanatçılar da ziyaretimize geliyor, etkinliklerimize katılıyor. İzmir halkının sanata ve kültüre değer vermediğini söyleyemeyiz. Yapılması gereken farklı kesimlerin ulaşabileceği etkinlikleri İzmir’e yaymak ve bunların duyurulmasını sağlamak bence. Bence iletişim ve duyuru konusunda eksikliler var. Yapılanlara gazetelerde, dergilerde daha fazla yer verilmeli. Yayınlar da biraz yetersiz kalıyor. İzmir Life çok güzel bir misyonu yerine getiriyor. Kültür sanat alanında saygı duyulacak, içerikli bir dergi. Bunu herkesin takdir ettiğini düşünüyorum. Böyle dergileri yaşatmak için gayret etmeliyiz. Daha pek çokları olmalı. Entelektüel alanda bir boşluk olduğunu düşünüyorum. İzmir’de dayanışma olmalı, insanlar bir şeyler yapmak isteyenlere biraz daha destek vermeye istekli olmalı diye düşünüyorum. Birlikte çalışarak, aynı alanda çalışan, aynı amaç için çalışan insanların birbirlerine destek olmaları kent kültürünü geliştirir ve kenti ileriye taşır.


Bu kentte yaşamak, bu kentle yüzleşmek, bir aydın olarak sana nasılbir etki yapıyor?

İzmir aydınlık bir kent. Ben üniversite üçüncü sınıftan itibaren üç yıl İstanbul’da yaşadığım süre dışında hep İzmir’de yaşadım. İzmir'i çok seviyorum. Burada çok mutluyum. Başka bir yerde mutlu olabileceğimi sanmıyorum. Beğenmediğim, eksik bulduğum, değiştirilmesi gerektiğini düşündüğüm pek çok şey var. Ama ben söylenmekten ziyade yapmayı seven bir insanım. Değiştirebileceğimi düşündüğüm şeyler için elimden geleni yaparım. Kentin pozitif bir enerjisi olduğunu düşünüyorum. İstanbul gibi mega kentlerden farklı olarak İzmirli hayatı hırslardan arınmış bir şekilde yaşıyor. Zaten gençlerin okumak ve çalışmak için İzmir dışına gitmelerinin sebebi bence bu. Onlar daha fazlasını istiyor. Gençlik hayallerin peşinden gitme zamanı. Onları anlıyorum ve hak veriyorum. Ama ben stressiz bir hayat istiyorum. Bu tabii ki Türkiye gibi bir ülkede mümkün değil ama sanat insana bir kaçış alanı sağlıyor. Kendinize bir sığınak yaratıyorsunuz. Biz Kedi Kültür'de bir hayal dünyası kurduk. Sanatın güzellikleri ile dolu dolu yaşıyoruz. Güzellikleri paylaşıyoruz, kendimizi geliştiriyoruz. Etrafımızda hep gülen yüzler var. Bu da çok güzel bir şey.



Yaptığın etkinliklerden söz eder misin?

Kedi Kültür Sanat Merkezi'nde çocuklar için ve yetişkinler için resim atölyeleri var. Ayrıca Güzel Sanatlara hazırlık kursları veren 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu bir hocamız da bizimle çalışıyor. Fotoğraf Atölyesi'nde uluslararası fotoğraf sanatçısı Yusuf Tuvi 5 haftalık çalışma ile fotoğraf sanatının inceliklerini öğretiyor. Yemek atölyemizde Şef Gökçen Yıldırım dünya mutfaklarından değişik yemeklerin yapılışını öğretiyor. Bunun yanı sıra İkbal Erkal ile Girit yemekleri yapıyoruz. İkbal Erkal pasta atölyemizin de hocası. Diksiyon, Genel Kültür ve Sözcük Üretimi Atölyesinde TRT'nin usta hocalarından "Hocaların Hocası Günay Oğuz" ile beş haftalık çalışmalar yapıyoruz. Kedi Kitap Kulübü'nde on beş günde bir seçerek okuduğumuz bir kitabın üzerinde tartışıyoruz.

Ekonomi ve Yaşar Üniversitelerinde Görsel Tasarım eğitimi veren Nail Özlüsoylu ile Cumartesi günleri yaptığımız "Art & Design Studio" da Yaratıcılık ve Deneysel Tasarım, Marka ve Tasarım, Yaratıcılık ve Deneysel Sanat, Güncel Sanat ve Uygulama Alanları, Yaratıcılık ve Deneysel Fotoğraf, Yaratıcılık ve Deneysel Video Art, Fotoğraf Okuma Atölyesi (Göstergebilim) çalışmaları yapmaktayız.

Güniz Can Gürsoy’la konuşurken ruhum dinlendi, bir tür coşkunluk yaşadım.  İyi ki Güniz gibi yaşamımıza ve yaşadığımız kente anlam katmak isteyen girişimci insanlar var! 


Raşel Rakella Asal
20 Ocak. 2014





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder