İçine gene yolculuk mu düştü -
Nergiz Savran Ovacık
Nergiz Savran Ovacık
(Bu yazı “Yolları yüzlerce kültürden geçti… Nergiz Savran Ovacık ” başlığı altında İzmir Life dergisinin Eylül 2012 sayısında çıktı.)
Nergiz Savran Ovacık, 1972
yılında ODTÜ endüstri mühendisliğinden mezun oldu. O günden bu güne kırk
seneyi aşkın bir süre geçmiş. Bu söyleşimizin, onun yaşantısından izler
içermesini istiyorum. “Bir insanın ömrü, yaşadıklarıdır”
diyebiliriz. Bu herkes için geçerli bir sözdür. Fakat Nergiz’i tanıtmak
için çok basmakalıp olur. Onu sizlere daha iyi tanıtmak için ilk önce
onun iş yaşamına bir odaklanalım istiyorum. Bir tür; Nergiz Savran Ovacık’ın
yaşamı denilen büyülü serüveninin, yaşamla, iş hayatıyla ve hobileriyle iç
içeliğinin serpiştiği, uçlandığı yol uğraklarına dönüp bakalım diyorum. Çünkü o
her şeyden önce hazır bilgilerin dışına çıkmak ister, düşünen, özgürce düşünen
bir kadın olmak ister. O her şeyden önce toplumun koşullarıyla yakından ilgili
olmak, toplumun bir öğesi olmak ister. O hep kulaç atmak, hep yeni
kıyılara ulaşmaktan yanadır.
Daha henüz yirmili yaşlarındayken
1972 Mart askeri darbesinin tutukladığı devrimcilerden biri
olarak iki buçuk yıl Ankara Yıldırım bölgede hapis yatar. 1974 affıyla
serbest bırakılır. TCDD’de planlama mühendisi olarak iki yıl
çalışır. Bu arada kızı Fatma dünyaya gelir. Ankara’nın hava kirliği Ovacık
ailesini İzmir’e geri getirir. ESHOT’un bilgi işlem müdürlüğünün kuruluş
aşamasında ve daha sonra sorumlu personeli olarak çalışır. Aynı zamanda
Memurlar Derneği İzmir başkanı olarak memurları örgütleme faaliyetlerinde
bulunur. 1980 askeri darbesinden sonra 1402 numaralı memurları keyfi
işten atan kanunun hedefi olarak ESHOT’tan atılınca özel sektörde çalışmaya
başlar. Bu arada ikinci kızı Meriç dünyaya gelir. Kutlutaş, Çimentaş,
Bilim, Etap Plastik şirketlerinde planlama ve bilgi işlem müdürlüğü,
genel müdürlük gibi pozisyonlarında çalıştıktan sonra İzsu’da genel
müdür danışmanlığından emekli olur.
Ancak Nergiz iş hayatıyla yetinmez
toplumsal alanda da sorumluluk almak ister. Toplumda gerçek anlamıyla bir
gelişme, bir ilerleme, bir aydınlanma yolunda önemli adımlar atılmasından
yanadır. Ülkesinin sorunlarına eğilir. Ülkesinin eksik yönlerini telafi etmek
için her birimize ne gibi görevler düştüğü konusunda kafa yorar. İzmir’de kadın
hareketinin ön safında bulunur. Çağdaş Kadın Derneği’nin kuruculuğunu yapar,
feminist arkadaşlarıyla Cımbız isimli bir fanzin çıkarttır. Freelens gazetesinde
köşe yazarlığı yapar. Ayrıca Yeşiller Partisi ve ÖDP’de doğanın korunması
ve demokrasi için çalışır.
İşte size Nergiz Savran Ovacık’ı
birkaç satırda tanıttım. Ama şimdi onunla bir başka yolculuğa
çıkalım. Onun bir başka yönüne, yani gezginci ruhuna uzanalım, ne
dersiniz? Her yeni görüntü, her yeni insan, taptaze duygulanmalara, coşkulara
yol açar. Hele gezginci ruha sahip olanlar ne çok gezerler, ne çok şeyi
görüp anlamak, duymak isterler! En küçük yolculuklar bile bizi
değiştirir, etkiler, bizi şaşırtır. İçimiz ürperişlerle dolar.
Bu duyguları en iyi yaşayanlardan
biri de Nergiz’dir. Onun gezileri ülkeleri tanımaya odaklı benzersiz
deneyimlerdir. O uzak denizlerde, sonsuz ufuklarda yol alır. Doğduğu
topraklardan, kültürden kopup uzaklaşıp başka bir kültüre odaklanır. Gelin hep
birlikte Nergiz’e kulak verelim.
SORU 1. Gezginci ruhunu
kime borçlusun? Aile geleneğine mi veya ACI da aldığın eğitimin sence bir
etkisi oldu mu?
İkisinin de etkisi oldu sanıyorum.
Özgürlükçü bir ruha sahibim. Haksızlıklara katlanamıyorum. Görmeye, öğrenmeye
açığım. Kendime güveniyorum. Bütün bunlarda ailemin de ACI’ın da bana katkıları
olduğuna inanıyorum. ACI’dayken bir sene AFS öğrenci olarak ABD’ye gitmem
ufkumu çok açtı. Ayrıca aldığım eğitim benim açık fikirli olmamı, insanları
sevmemi, kendime güvenmemi sağladı. Bunlar olmadan tek başıma Latin Amerika
gezisini yapmaya herhalde cesaret edemezdim.
Soru 2. Bizim
kartpostallarda veya belgesellerde veya filmlerde gördüğümüz ülkeleri sen
bizzat gördün. Seni en çok etkileyen doğa hangi ülkelerde?
Önceleri seyahatlere turlarla
gidiyordum. Ancak 1999 yılında Fotoğrafevi’nin Sarı Otobüsüyle ve Özcan
Yurdanal’la İstanbul’dan Nepal’e gidince gezilerimi daha küçük gruplarla
yapmayı tercih ettim. Otobüsle İran, Pakistan, Hindistan ve Nepal’e gitmek pek
kolay bir iş değildi ama zorluklarına rağmen çok keyifliydi
Bugüne kadar kırk beş ülkeyi
gezdim. 2009 da altı arkadaşımla uzak doğu ülkelerine gittim. En son da bu sene
tek başıma dört ay Latin Amerika gezisi yaptım. Gezmek deyince çeşitli
şekillerde olabilir. Kimi beş yıldızlı otellerde kalarak acentelerin
düzenlediği turlarla, kimi sırt çantası ve küçük bir bütçeyle gezer. Benim
tercihim ikisinin arasında bir yol. Küçük gruplarla, yaptığımız
esnek rotalarla gezmeyi tercih ediyorum. Tabi bu tür gezilerde çeşitli
aksilikler karşınıza çıkabiliyor. Örneğin Vietnam’a gittiğimizde
onların yılbaşı tatili olması, bizim de önceden program
yapmamamızın sonucu uçak, otobüs ve tren bulamayınca minibüs
kiralayıp yirmi dört saatte Hue’den Saygon’a gitmek zorunda kalmıştık. Bunda ne
var diyeceksiniz ama Vietnam’da yollar motorsiklet dolu olduğu için karayoluyla
bir yerden bir yere gitmek inanılmaz vakit alıyor.
Yaptığım en maceracı gezi ise geçen sene dört ay tek başıma gittiğim Latin
Amerika gezisiydi. Benimle geleceklerini söyleyen arkadaşlarımın gelmemesi,
çok sevdiğim iki kişiyi son zamanlarda kaybetmiş olmam bana
hayallerimi ertelememeye karar verdirdi. Zira kırk kadar ülkeyi gezmeme
rağmen Latin Amerika’yı uzun süreli bir gezi için hep ertelemiştim. Bütçem
sınırlı olduğu için gezi sırasında hosteller’de kaldım ve hep
genç arkadaşlarım oldu. Zira benim yaşımda bu şartlar tek başına dolaşan
kimseye rastlamadım. Buenos Aires ‘den başlayıp Macellan boğazını geçerek
Patoganya’ya indim. Oradan zigzag çizerek Arjantin ve Şili’yi geçip Bolivya,
Peru ve Meksika’yı gezdim. Gerek orada yaşayan halktan gerekse çeşitli
ülkelerden arkadaşlar edindim. Macha Pucchi, Colca Kanyonu, İnka, Maya, Aztek
kültürü gibi dünyanın ilginç yerlerini gezdim.
Ayrıca Küba halkı ve sosyalizmiyle, Yemen ortaçağdan kalma haliyle,
Moğolistan göçebe yaşamı ve sonsuz düzlükleriyle, Kenya ise hala doğada en
ilkel şartlarda yaşayan Masai Mara halkıyla en etkilendiğim yerlerdir.
Soru 3. Dış dünyada
göremediğimiz kadar çeşitli insan manzaralarıyla karşılaştın. Onca
insanın arasındaki izlenimlerinden seni etkileyen bir olay var mı?
Gezilerim sırasında beni etkileyen
pek çok şey oldu. Ama galiba en önemlisi dünyada yaşayan insanların çok fazla
değişik din ve dillerinin olması beni etkiledi ve tolerans düzeyimi arttırdı.
Hindistan gezimde Hinduizmi tanıdım ve çok etkilendim. Hinduların milyonlarca
tanrısı var ve aynı zamanda bilgisayar konusunda çok ileriler. Bu bana çok
çelişkili gelmiş ve anlamakta zorlanmıştım. Latin Amerika gezimde de insanların
eski pagan gelenekleriyle Hristiyanlığı nasıl iç içe geçirdiklerini görmek paçamama
dedikleri toprak anayla Meryem’i eşleştirmeleri çok ilginçti. Budizm ise başlı
başına başka bir inanç.
Soru 4. Fotoğrafçılık,
karşı konulmaz çekiciliği olan, büyüleyici ve gizemli bir evren. Her
zaman, uzaktan gelmiş bir yabancı kimliğinle, o heyecan verici, o
bilinmezliklere açılan ülkelerde fotoğraflar çektin. Bunları her geziden
sonra bir dia gösterisi olarak gerçekleştirdin. Bu dialarda konferanslar
veya çektiğin ülkeler hakkında konuşmalar yapıyor musun?
1990 yılından beri fotoğraf çekiyor
ve dünyayı geziyorum. Gerek kişisel gerek karma fotoğraf sergilerine
katıldım. Gezdiğim ülkelerle ilgili pek çok dia gösterisi yaptım. Benim için
fotoğrafın estetik yönünden çok belgesel niteliği daha önemli. Onun için dia
gösterilerimi sanatsal gösteriden çok belgesel olarak düzenlemeye çalıştım.
Yani gezdiğim ülkelerle ilgili yaşam tarzını, kültürlerini anlatarak yapmaya
çalıştım. Örneğin Küba ile Yemen’i arka arkaya izletmek çok çarpıcı oluyor. İki
ülke birbirinden o kadar zıt ve farklı ki. Biri bütün imkânsızlıklarına karşı
çok medeni diğeri bütün zenginliklerine rağmen çok geri kalmış.
Soru 5. Oldukça zengin bir
gezgin birikimin sana zengin bir kültürel birikim de getirdi. Böylesi bir
birikimi nasıl değerlendiriyorsun? Bu konuda anılarını yazmayı hiç
düşündün mü?
Anılarımı yazmayı düşünmüyorum. Bu
konuda biraz tembelim galiba. Yazı yazmak benim için çok kolay değil.
Ayrıca o kadar çok gezi kitabı, belgesel var ki ben onlar kadar güzel
yazamayabilirim diye düşünüyorum. Ancak zaman zaman yazdığım gezi yazılarım
çeşitli dergilerde yayınlandı. Latin Amerika gezimi de anı gibi bir blogda
topladım. İlgilenenler
http://nergizovacik.blogspot.com
adresinden okuyabilirler. Ayrıca bazı gezilerim ve yazılarım da http://nsovacik.blogspot.com
adresinden okunabilir.
Soru 6. Özyaşam öykünü
okuyan biri olarak savrulmaya, değişim rüzgârına kendini korkusuzca
kaptırabilen bir yapıya sahipsin. Kendini bu konuda nasıl tanımlarsın?
Savrulma sözünü pek sevmedim. Ama
inandığım konularda cesaretli olduğum söylenebilir. Hayatım boyunca
haksızlıklara elimden geldiğince direnmeye çalıştım. Gerek sosyalist gerek feminist
olmam bu karakterim sonucudur diye düşünüyorum. Dünyayı gezme tutkumu nasıl
açıklayabilirim onu bilemiyorum. Pek çok kişinin yapmak istediği ama
beceremediği bir konu bu diye düşünüyorum. Burada da önceliklerimi doğru
değerlendirdiğimi düşünüyorum. Gezgin olmak için elbette vakte ve paraya
ihtiyacın oluyor. Ama lüksünden fedakârlık ederek çok küçük bütçelerle gezme
olanakları olduğunu unutmamak gerekir.
Yolculuk kavramı bir metafor olarak
hem benlik konusunda hem de varoluşda yerini bulur. Kendi varoluşunu bulmaya
çalışan insanların hikâyelerini okumuşsunuzdur. Hatta birkaçını tanıma
şansınız da olmuş olabilir. Bu insanlar yolculuklarından söz ederlerken
“kendini bulma”, “kendini tanıma”, “varoluşunu keşfetme” gibi kavramlarla tanımlarlar
bu serüvenlerini. Bu yolculukların ortak noktası yolculuğun kendisidir
zaten. Önceden belirlenmiş bir çıkış noktası olsa da varış istasyonunu
hiç kimse belirleyememesi bu yolculukların gizini oluşturur. Tek yapmamız
gereken ilk adımı atmaktır, gerisi kendiliğinden gelir. Keşke bu kadar kolay
olsaydı, keşke her hafta sonu kendimizi bir serüvene atıp varoluşumuzu bulup
sonra geriye dönüp hayatımızı bıraktığımız yerden başlasaydık diyenleriniz için
Nergiz Savran Ovacık’ı size tanıtmak istedik.
Bir yolculuk düşüyor aklına,
gidiyorsun. Bütün hayatın böylece geçip gitti, işte. Ama hala bir şeyler var
vazgeçemediğin.
Sevgili Nergiz, bitmesin yolculukların, sen git, yollar gitsin, sen git,
yollar gitsin… Emeklilik günlerinin tadını kışın İstanbul’da yazın Foça’da
geçiren Nergiz’e bu güzel söyleşi için teşekkür ederim.
Raşel Rakella Asal
Mart 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder